Kervansaraylar devlet tarafından değil, ya sultanlar ya sultan hanımları ya da varlıklı devlet adamlarının kendi keselerinden inşa edilmiştir.
“Kervan” kelimesi, Farsça “kârban” kelimesinden türemiştir.
Selçuklular Anadolu’yu fethettikten sonra, milletlerarası bir ticari merkez hâline getirdiler. Antalya’nın ve Alanya’nın fethedilmesi, Kıbrıs, Suriye ve Mısır’la deniz yolu ile ticaret yapılmasına imkân sağlamıştır. Kuzeyde Sinop’un fethi ve Kırım’a düzenlenen Suğdak Seferi, Karadeniz üzerinden kuzey ülkeleri ile yapılan ticareti büyütmüştür. Zaten Anadolu’nun diğer büyük şehirleri olan Erzurum, Sivas, Konya ve Kayseri gibi vilayetlerde büyük ve canlı bir ticaret cereyan ediyordu.
Bu ticarette ise kervansarayların mühim bir yeri vardı.
Türkçemizde kullanılan “kervan” kelimesi, Farsça “kârban” kelimesinden türemiştir. Kervansaraylar; şehirler arasındaki ana yollar üzerinde kervanların ve yolcuların konaklamaları için yapılan hayır kurumlarıdır.
Asya’da Türklerden kalan ilk kervansaraylar, Gazneliler ve Karahanlılar devrinde inşa edilmiş olup o zamanlar “ribat” diye isimlendirilmiştir. Kervansarayların en eski örneği olarak 1020 yıllarında Gazneli Sultan Mahmud tarafından Tus-Serahs yolu üzerinde yaptırılan Ribat-ı Mahi öne çıkar.
Büyük Selçuklular döneminde ise Karahanlılar ve Gaznelilerin yaptıkları ribatlardan daha ihtişamlıları inşa edilmiştir. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey zamanında, taş ve tuğladan Anuşirvan Kervansarayı yapılmıştır. Sultan Melikşah tarafından Nişabur-Sebzevar yolunda savaş zamanında askerî üs olarak kullanılan Ribat Zafrani inşa edilmiştir.
Özünü yardımlaşma duygusundan alan, vakıf sistemi sayesinde, uzun yıllar hizmet veren ve günümüze bazılarının kalıntıları kalan kervansaraylar, genellikle yaya yürüyüşü ile 10 saatlik (yaklaşık 40 kilometre) aralıklarla kurulurlardı. Kervansarayların yaşaması ve hizmetlerin görülebilmesi için, kurucuları tarafından evler, dükkânlar, fırınlar, değirmenler, hanlar, hamamlar, tarlalar, araziler, çiftlikler ve köyler gibi gelir getirici akarlar vakfedilirdi.
Şu hususu vurgulamak gerekir ki, yapılan kervansaraylar devlet tarafından değil, ya sultanlar ya sultan hanımları ya da varlıklı devlet adamlarının kendi keselerinden inşa edilmiştir. Yaptıranlar servetlerinin önemli bir kısmını da kervansarayların hizmet verebilmesi için bu binalara vakfetmişlerdir. İşte bunun için “Türk İslam Medeniyeti” âdeta bir “Vakıf Medeniyeti”dir.
Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan tarafından ilk olarak kervansaray yapımına başlanmıştır. Yaklaşık yüz yıllık bir zaman zarfında, Anadolu’daki bütün ticaret yolları kervansaraylarla bezenmiştir. Kaynaklar Anadolu Selçuklu ve Anadolu Beylikleri döneminde toplam 270 civarında kervansaray yapıldığını kaydetmektedir.
Ticaret yollarının Anadolu’yu bir ağ gibi sarmasının sebebi, yolların güvenliği, merkezî otoritenin kuvvetliliği ve kervanlara ve yolculara hizmet verecek kervansaraylarının bulunmasıydı.
Kervansaraylarda, insan ve hayvanlarının her çeşit ihtiyacını karşılayacak, yem, yiyecek içecek, bol su, mescit, hamam, at ve öküz arabalarını tamir edecek ustalar, kıymetli eşyaların konulacağı kilitli, depolar bulunurdu. Kervansaraylarda yazın kapalı mekânlarda hayvanlar, açık mekânlar da insanlar ve arabalar kalırdı. Kervansaraylara gelen kervanlar hava kararmadan içeri girmek, aydınlanmadan da dışarı çıkmak zorundaydı. Dışarı çıkmadan önce ortaya çıkan tellal, kervanların eksik ve yitik bir şeylerinin olup olmadığı sorar, eğer bir eksiklik veya kayıp varsa, kapılar bu eksiklik giderilmeden veya kayıp bulunmadan açılmazdı. Kervansaraylarda her tür milletten insan kalabilirdi. Kervansarayın büyüklüğüne göre yolculardan ve kervanlardan üç ila yedi gün hiç para alınmazdı.
Yeni yol güzergâhlarının ortaya çıkması üzerine Osmanlılar da kervansaray yapımına devam ettiler. İstanbul’u, Suriye üzerinden Mekke ve Medine’ye bağlayan yol üzerinde hacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak üzere kervansaraylar kurdular.
Osmanlı devrinde yaptırılan bir kervansaray için meşhur Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde şu satırları yazmaktadır:
Akşam yemeğinden sonra, kapıdan mehterhane çalınıp, kapı kapatılır. Bekçiler kandiller yakıp dibinde yatarlar. Eğer gece yarısı dışarıdan misafir gelirse kapıyı açıp içeri alırlar, hazır olan yemekten getirirler. Amma, cihan yıkılsa içeriden dışarıya bir âdem bırakmazlar. Vakıf kurucusunun şartı böyledir. Bütün misafirler kalkınca, yine mehterhane dövülüp, herkes malından haberdar olur. Hancılar, tellallar gibi “Ey Ümmet-i Muhammed! Malınız, canınız, atınız tamam mıdır?” diye rica edip, nida ederler. Misafirlerin cümlesi “Tamamdır. Hak, hayrat sahibine rahmet eyleye” dediklerinde kapıcılar kapıları açıp, yine kapı dibinde “Gâfil gitmen, bisât gaip etmen, herkesi refik etmen yürü Allah âsân getire” diye dua ve nasihat ederler. Herkes bir tarafa revan olur.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin katılımlarıyla, 22 Nisan 2024 tarihinde, Türkiye, Irak, Katar ve BAE arasında, “Kalkınma Yolu Projesi”nde iş birliğine ilişkin dörtlü mutabakat zaptı imzalandı.
Peki, imzalanan mutabakat zaptı neleri ihtiva etmektedir? Kalkınma Yolu Projesi nedir?
Bilindiği üzere, Fırat ve Dicle nehirleri Türkiye sınırlarını aşmakta, Irak topraklarını da sulayarak, Basra’ya ulaşmaktadır. Basra’da iki nehir birleşerek, Şattülarap adını alır ve Basra Körfezi’nden denize dökülür.
Irak 2005 yılında, Basra Körfezi’ndeki Faw Yarımadası’nda, büyük bir liman yapmayı projelendirir. Irak’ın kendi ihtiyaçları için çok büyük olan bu projenin verimli olabilmesi için, bu limana deniz yolu ile gelecek olan malların, diğer 3’üncü ülkelere kolayca taşınması, sistemin çalışması için de, bölge ülkeleri ile her açıdan iş birliği yapılması gerekmektedir.
Büyük Faw Liman inşaatı hâlen devam etmekte olup, 2025 yılında bitirilerek açılması hedeflenmektedir. Ancak, yukarıda da belirttiğimiz gibi, limana indirilecek malların, diğer ülkelerdeki tüketim merkezlerine ulaştırılabilmesi için, kara ve demir yollarının inşası gerekmektedir. Böyle stratejik yollar olmazsa, limanın herhangi bir önemi kalmayacaktır.
Dünya ticaretinin %25’i Malakka Boğazı’ndan yapılmakta olup, Çin’in ithal ettiği petrolün %85’i de buradan geçmektedir. Çin ekonomik ve zaman olarak bu yolu kısaltmak istemektedir. Çin Devleti’nin daha uzun olan Malakka Boğazı’na alternatif olarak geliştirdiği, “Kuşak-Yol” projesi bulunmaktadır.
Bu Kuşak-Yol projesinin içinde, Çin'in kuzeybatısındaki bizim Doğu Türkistan olarak isimlendirdiğimiz, Çinlilerin ise, Sincan Uygur Özerk Bölgesi dedikleri bölge ile Pakistan'ı; kuzeydoğu-güneybatı yönünde katederek Gwadar ve Karaçi limanlarıyla Umman Denizi'ne bağlamayı hedefleyen “Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru" (CPEC) projesi de bulunmaktadır. Çin projeyi yapabilmek için, Pakistan’daki Gwadar Limanı’nın işletmesini almıştır. Çin, yürüttüğü CPEC Koridoru ile ürettiği ürünleri dünyaya kolayca taşımak istemektedir. Kaynaklar, proje kapsamında yürütülen liman, kara yolu ve serbest bölge inşa faaliyetlerinin meblağının 70 milyar Amerikan doları aştığını belirtmektedir. Projenin 2029 yılına kadar bitirilmesi öngörülmektedir.
Irak’ın “Kalkınma Yolu Projesi”ndeki Faw Limanı ile Çin’in yürüttüğü CPEC Projesinde yer alan Pakistan’daki Gwadar Limanı çok önemli hâle gelmektedir. Pakistan’daki Gwadar ile Irak’taki Büyük Faw limanları, doğudan başlayan güzergâhın daha uzun olan Süveyş Kanalı yolu yerine, zaman ve yakıttan tasarruf edilerek, Avrupa’ya ulaşmayı hedeflemektedir.
Çin'i ve bölge ülkelerini Orta Doğu ve Avrupa'ya bağlayan Kuzey Koridoru, Rusya-Ukrayna Savaşı dolayısıyla, Güney koridoru da jeopolitik konumundan dolayı sıkıntılı hat olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye'yi Basra Körfezi'ndeki Faw Limanı'na bağlayacak olan Kalkınma Yolu Projesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, “Yeni İpek Yolu” olarak tanımlanmıştır. Bu proje ile Faw Limanı’ndan başlayıp, Divaniye, Necef, Kerbela, Bağdat ve Musul ve Ovaköy’den geçerek, Türkiye sınırından, demir yolu ve kara yolu hatları ile Mersin Limanı'na erişilmesi, kara yoluyla da İstanbul üzerinden Avrupa'ya ulaşılması hedeflenmektedir. Projenin maliyetinin 17 milyar doları bulacağı hesap edilmektedir. Faw limanından başlayıp, Mersin limanına ulaşacak projede 1.200 kilometre uzunluğunda demir yolu ve kara yolu bulunacağı öngörülmektedir. Bu koridorla, Faw Limanı’na gelen ticaret mallarının, saatteki hızı 300 kilometreyi bulan hızlı trenler ile Körfez Bölgesi’nden, daha ucuz maliyetlerle, saatler içerisinde, Türkiye’ye ulaştırılması hedeflenmektedir…
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, yaptığı açıklamada, "Yeni İpek Yolu" olarak nitelendirilen Kalkınma Yolu Projesi ile Türkiye'nin ekonomik ve Jeopolitik statüsünün daha da güçleneceğini belirtmiştir. Fav Limanı'ndan yola çıkarak Avrupa'ya gidecek bir geminin kalkınma yolunu kullanmasının Süveyş Kanalı'na kıyasla 15 günlük kazanım sağlanacağını söylemiştir.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Proje kapsamında hattın geçeceği demir yolu ağının 439 kilometresinin mevcut durumda olduğunu,1.034 kilometresinin devam ettiğini, 615 kilometresinin ise planlandığını, demir yolu için 5,8 milyar dolarlık yatırım gerektiğini belirtmiştir.
Proje kapsamında ülkeden geçen kara yolu 1912 kilometre olacak. Söz konusu kara yollarının 1592 kilometresi mevcut durumda bulunurken, Şanlıurfa-Ovaköy arasında yapılması planlanan 320 kilometresi için 2 milyar dolar tutarında yatırım gerektiği belirtilmektedir.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonrasında, doğalgazı Rusya’dan temin eden, Avrupa ülkeleri, Rusya’ya olan güvenlerini kaybetmişler, gözlerini Türkiye’ye çevirmişlerdir. Türkiye’nin Irak, Katar ve BAE ile imzaladığı “Kalkınma Yolu Projesi”, Türkiye’nin enerjide merkez olma isteğini gerçekleştirebilmesi için çok önemli bir imkân olacaktır. Bu proje ile Irak, BAE ve Katar petrolü ile bu ülkelerin doğalgazının güvenli ve az maliyetli bir şekilde, Türkiye üzerinden, tüketim merkezlerine ulaştırılması, Türkiye’nin stratejik önemini daha da artıracaktır.
Diğer taraftan, Türkiye’de üretilen mal ve ürünlerin, Körfez ülkelerine arzı da birçok ekonomik fayda sağlayacaktır. Ayrıca, Kalkınma Yolu Projesi, Merkezi Irak hükûmetini güçlendirerek, ülke içerisindeki ayrılıkçı eğilimleri zayıflatacaktır. Türkiye’ye uzun yıllardır tehdit olan Irak’ın kuzeyinden ülkemize uzanan PKK terörü de bitecektir. Kalkınma Yolu Projesi, Türkiye için, birçok hayırlı gelişmeye, kalkınmaya, gelişmeye sebebiyet verecektir.
Ancak, bazı bölge ülkelerinin ve Orta Doğu’da çıkarları olan bazı büyük devletlerin projeye bakış açıları da çok önemlidir.
-ABD, bu projenin devreye girmesi ile Türkiye’yi oyalamak için kullandığı PKK oyuncağını kaybetmesine ne diyecektir? Nasıl bir tavır takınacaktır? Projeyi akamete uğratmak için engeller çıkartacak mıdır?
-İran, Irak’ın bu proje ile yükselmesi neticesinde, eski stratejik önemini kısmen kaybedecektir. Irak’ı kıskanacak, projenin önüne engeller çıkartmaya kalkışacaktır.
-İsrail, Kalkınma Yolu projesinin güzergâhı kendi ülkesinden geçmediği için, bu projenin hayata geçmesini istemeyecek, her zaman yaptığı gibi, projeyi yaptırmamak için, Orta Doğu’yu karıştırabilecektir.
-Mısır, Arap âleminin büyük ve lider ülkesi konumundadır. Süveyş Kanalı Mısır topraklarındadır. Mısır’ın Süveyş kanalından yıllık geliri, on milyar dolara ulaşmaktadır. Kalkınma Yolu Projesi’nin devreye girmesiyle, Süveyş Kanalı stratejik önemini kaybedeceği, Mısır’ın da büyük gelir kaybına uğrayacağı gerçeği meydandadır. Mısır bu duruma ne diyecektir?
-Rusya, Kuzey koridor güzergâhı, Rusya Federasyonundan geçmektedir. Kalkınma yolunun devreye girmesiyle, Kuzey Koridorunun önem ve ağırlığı azalacaktır. Orta Doğu’da ağırlığı, Suriye Lazkiye’de askerî üssü olan Rusya Federasyonu bu projeye ne diyecektir?
Temennimiz, bütün bu devletlerin projeye engel olmamalarıdır.
Başta bahsettiğimiz gibi, ülkelerde istikrar ve güven olunca, yollar yapılır, ticaret artar, insanlar refah içinde yaşarlar. Nitekim, Anadolu, Selçukluların fethinden sonra, tesis edilen istikrar ve güven ortamı sayesinde, Selçuklu Sultanlarının, hatunlarının, devlet adamlarının, şahsi servetlerinden, ticaret yolları üzerine vakıf medeniyet eseri olarak inşa ettirdikleri kervansaraylar ile Anadolu halkı refah ve zenginliğe kavuşmuştur.
İnşallah Kalkınma Yolu Projesi ile Türkiye ve Irak, terör belasından kurtulur, Türk milleti ve Irak halkı refaha ve huzura kavuşur. Bize projeyi gönülden destekleyip, gerçekleşmesi için dua etmek düşmektedir.